“Gezgin Anne”, gezmeyi çok seven ve imkanları elverdiğince gezen bir çiftin çocuk sahibi olmasıyla ortaya çıktı. Yeni anne olarak, önümüze çıkacak olan gezi fırsatlarını elimin tersiyle itebilirdim, ya da bebeğimi dedelerinin evine bırakabilirdim biz seyahatteyken; ama bu iki fikir aklımın ucundan bile geçmedi bir an için. Sonunda henüz 2 haftalık bir bebekken oğluma pasaport için vesikalık fotoğraf çektirmeye gittik ve o ilk yaşını doldurmadan 35 bin mil yol katettik birlikte.
Malesef birçoğu için çocuklarla yola çıkmak ve tatile gitmek eğlenceli değil; çok yorucu, sıkıcı, hatta işkence. Zaten çocuklarla hergün yaşanan problemleri bir de tatile taşımak fikri hiç hoş gelmiyor kulaklara. Çocuk yüzünden yapılabilecekleri yapamamak da cabası! Kısacası tatil, tatil değil, ya da çocuk ne anlar kalsın babannesiyle/ananesiyle görüşü hakim. Bana ve diğer bir çoğunluğa göreyse çocukla yolculuk ve tatil yapmak dünyanın en güzel hediyesi çocuklarımıza ve de bizlere. Onlara birşeyi, bir yeri öğretmenin en iyi yolu. Üstelik işi, okulu ve gündelik hayatın sorunlarını evde bırakıp ailecek beraber geçirilecek paha biçilmez birkaç sayılı gün. Çocukların neyi nasıl yediğini görecek, sabah uyanışını gece uyumasını izleyecek, yeniliklere verdiği tepkilere gülecek, merakına hayran kalacak, her yeri ellemesine sinir olacak, ilk kez gördüğümüz bir yere, ağaca, resme, yiyeceğe veya hayvana şaşıracağız birlikte. Bir süreliğine hayatı çocukların gözünden çocukların hızıyla yaşamak değişik, tatlı, ekşi aynı zamanda tanıdık gelecek, ne de olsa biz de çocuktuk bir zamanlar! İlk yolculuk ne kadar göz korkutucu olsa da birlikte çok eğlenecek ve emeğimize değdi dedirtecek size. İple çekeceksiniz bir diğerine gitmeyi benden söylemesi.
Bebekle rahat, güvenli, sakin; ama yine de üçümüzün de eğleneceği bir seyahat için ne yapmalı diye çok okudum araştırdım ilk yolculuğumuz öncesinde ben de. Faydasını da gördüm uygulayınca. Fakat en çok işime yarayan yaşadığım tecrübeler oldu ve hala olmakta. Artık bir bebek değil 17 aylık koşturan bir kıpırdakla düşüyoruz yollara. Okuduklarımı, öğrendiklerimi ve yaşadıklarımı paylaşarak diğer ailelere cesaret vermeye çalışıyorum bloğumda. İşte onlardan biri daha; küçük çocuklarla başarılı bir yolculuk ve tatil geçirmek için altın kurallarım...
- Anlatın
Yolculuğu birlikte planlayın. Nereye, nasıl ne zaman gideceğinizi, orada neler yapacağınızı anlatın, konuşamasalar da çok iyi dinleyicidirler. Geziyi heyecanla bekleyeceklerdir. Bavulları hazırlarken yardım isteyin, biraz dağıtsalar da bir işe yaradıklarını hissedip mutlu olacaklardır. Sadece yolculuk öncesi değil yolculuk sırasında da konuşmak, neler olacağını anlatmak sizi anlamasa bile, önemli. Alaz’a bebekliğinden beri anlattık neler olacağını bizi anlamadığı aylarında bile. ‘Uçağa binip dedeye gideceğiz, denizde, cup cup yüzeceğiz, parkta kuşları göreceğiz, uçak birazdan inecek, ablalar yemek getirecek’ gibi. Şimdi anlıyor ve o başlıyor bize anlatmaya uçak görünce! Üstelik bavullar ortaya çıktı mı ilk olarak ayakkabılarını bulup atıyor içine. Uçakta da çok sıkıldığında şarkı söylüyorum ya da yolculuktan bahsediyorum kulağına fısıldayarak, hoşuna gidiyor ciddi ciddi dinliyor beni dakikalarca 10 haftalıkken yaptığımız ilk yolculuğumuzdan beri.
- Rahat ve esnek olun
Düzeni, saati evde bırakın. Zaten çocuksuzken öyle yapmaz mıydık tatile çıkınca? Tüm gün müze veya sanat galerisi gezmek bir çocuğu da yetişkini de sıkar, ya da bir araç içinde bağlanıp yolda olmak. Bir günde bir aktivite yeterli öğleden sonra da havuzda/denizde yüzsün çocuklar iyi bir gece uykusu için. New York’a ve San Fransisko’ya gittiğimizde listemizde görülecek ve yapılacak yığınla madde vardı. Alaz sabah uykusunu otel odasında uyurken, o bir saat boyunca ben hazırlık yapardım o gün neler gerekir diye çantasını, giyeceklerini hazırlar, nerelere, nasıl gideceğimizi, neler yiyebileceğimizi planlardım. Uyanır uyanmaz yola koyulurduk. Müzeler arasına park gezileri ekler, öğle yemeğinde açıkhavada piknik yapar, akşamüzeri pusetinde uyurken alışverişi tamamlar veya galerileri gezer, akşam yemeğini çocuk dostu restoranlarda normalden erken bir saatte yerdik.
- Aile dostu, çocuklara kucak açan bir kalacak yer ve tatil türü seçin
Romantik ve sessiz otellerden uzak durun. Deniz kenarında bir otel, doğada bir kamp, aile işletmesi pansiyonlar tam biz çocuklular için. Şehir merkezindeki kalabalık ve küçücük otel odaları başınızı ağrıtmasın, bağıran, koşuşan çocuklara ‘şişşt, yapma!, koşma!,sus!’ demek zorunda kalmayın ya da az kalın. Hem aile otelleri genelde belli yaş altındaki çocuklara ücretsiz, bazı yaş grubuna da indirimli yatak sağlar. Zürih’e eşim iş için gittiğinde, şehrin merkezine az uzakta bir otel seçtik. Hem de suite oda verdiler aynı fiyata. Hatta oda büyük olunca yere çarşaf serip oğlum emeklesin diye yer yaptım. Akşamları da bebek yatağını koridora yerleştirmiştik, böylece Alaz uyurken biz televizyon izledik, kitap okuduk ya da ertesi günü planladık.
- Çocukların güvenliği önemli
Kalacak yer ne kadar çocuklara uygun olsa da odaya girer girmez şöyle bir kolaçan edip bakmalı nerde ne var, neyi öne çekip prizi saklayabiliriz diye. Tabii kalabalık ve turistik mekanlarda çocuklara gözalıcı renkte giysiler giydirmek, çantalı tasmalar, ceplerine yerleştirilmiş adres ve telefon numarası yazan notlar, cüzdandaki ya da telefondaki bir resmi tedbiri elden bırakmamak adına faydalı. Puseti bir an için bile bırakacak olsanız kilidini/frenini ihmal etmeyin. Tatile uygun bir seyahat sigortası huzurlu bir tatil için olmazsa olmaz. Kalacağınız yerdeki en yakın eczane ve hastaneleri öğrenin. Bir de acil durumda kullandığınız ilaçları valize koymayı unutmayın. San Fransisko’da kiraladığımız arabanın bebek koltuğu çok kötüydü, uyurken kafası sürekli düşüyordu öne doğru. Neyse ki oradaki tanıdıklarımızdan daha güvenli ve rahat bir araba koltuğu bulduk. Mümkünse kendi araba koltuğunuzu götürün, ya da kiraladığınızı güvenli bir şekilde bağladığınızdan emin olun. Zürih’te oğlumuz ilk kez ateşlendi ve sorup soruşturup bir özel hastane bulduk sigortanın karşıladığı. Ateş düşürücü şurup ve termometre sürekli yanımızdaydı.
- Yeter demeyin içecek ve yiyeceği ihmal etmeyin
Yolculuklarda mutlaka su ve sağlıklı atıştırmalıklar, dezenfektan ve de ıslak mendil bulunsun el çantasında. Uçak yemeklerini beğenmeyebilir çocuklar. Ya da rötar gibi beklenmedik durumlarda, bebekler yemek servisini bekleyecek sabra sahip değildir. Sık sık içecek teklif etmek, özellikle de su, dehidrasyona maruz kalmalarını engeller. Araba, tren veya otobüste yolda duracak iyi bir mekan ya da yiyecek yer bulunmaz bazen. Bana kalırsa acıkan çocuk, değil yolculukta veya bir turun ortasında, evde bile rahat bırakmaz insanı! Londra 2012 Olimpiyatları’nı izlemeye gittiğimizde çantamda meyveden süte, haşlanmış sebzeden krakere, Alaz’a birkaç gün yetecek atıştırmalık vardı. Elbette ki ilk birkaç dakikadan sonra etrafı izlemekten sıkıldı ve kucağımızda hareket imkanı da olmadığından yanımızdakilere ve arkamızdakilere sataşmaya başladı. Teker teker çıkarıp verdiğim atıştırmalıklar günü kurtardı. Hatta madalya töreni sırasında kucağımda uyumuştu. Uçak ve diğer taşıt yolculuklarında emzirmek bebeğin karnını doyurup susuzluğunu giderdiği gibi sakinleşmesini de sağlar. Uçaktan inerken birçok insan Alaz’ın ne kadar uslu durduğunu söylerdi.
- Mola verin
Her iki saatte bir verilen mola hem sürücüye hem de çocuk yolculara gerekli araba yolculuklarında. Hatta bagajda bir top bulunsun. Mola yerleriniz de piknik yeri veya park olsun. Havaalanlarında çocukların yürümesine, bebeklerin emeklemesine fırsat verin. Uçak yolculuklarında sık sık ayağa kalkıp uçağı turlayın birlikte. Tren ve gemi yolculukları zaten çocukların favorisi hareket özgürlüğü açısından. Otobüslerse malesef bir işkence, gece yolculuğunu seçin mümkünse. Alaz’ın uyku saatlerine denk getiririz arabayla yola çıkacaksak, uyanınca da uzun bir mola veririz. Ya yol üzerindeki bir yeri gezeriz, ya öğle yemeği yeriz. Uçakta sıkılmaya başladığı an babası veya ben dolaştırırız. Hatta Amerika uçuşlarında uçağın arkasındaki geniş bölümde emeklediği de olmuştur.
- Oyuncak çantası olsun hatta kendisi hazırlasın
İçinde kitapları, favori oyuncakları, yap-boz, resim yapmak için kağıt ve boya, varsa sarılıp uyuduğu oyuncağı da olsun. Bebekler için parlak hediye paket kağıtları, çocuklara da her gezdiğiniz yerden oyuncak alma sözü hayat kurtarır. Uzun yolculuklarda çizgi filmler ve oyunlar büyük çocuklar için ideal. Alaz’ın en büyük merakı kitaplar doğduğundan beri. Havaalanlarından yeni bir kitap alıp yolda okuruz. O da yetmezse uçak dergilerine bakarız. Uçaktaki diğer yolcularla iletişime girer mutlaka, onlarla saklambaç oynarız.
-Deneme gezileri yapın
İlk uzun yolculuğuna çıkmadan önce günübirlik veya bir gece kalmalı geziler yapın yakın mesafelere. İlgisini nelerin çektiğini gözlemleyin. Bebek arabasında ne kadar süre duruyor, hangi oyuncaklarıyla oynuyor veya hangisinin eksikliğini farkediyor, yeme-içme durumu, araba koltuğundaki tavrı size ipucu verecektir yapacağınız uzun ve uzağa seyahatinize dair. Alaz araba koltuğunu hiç sevmiyor bebekliğinden beri. Uyumadığı takdirde arabada 20 dakikadan fazla oyalamamız imkansız neredeyse. O yüzden Midlands’a giderken Oxford’da uzun bir mola vermiştik bir sonraki uykusuna dek. Türkiye içi gezilerde de uçağı tercih ediyoruz havaalanından aktarma yapacak bile olsak.
Çocuklar ne kadar erken yaşta gezmeye başlarsa o kadar kolay ve çabuk adapte oluyorlar yeni yerlere. Belki anne-baba da zamanla alıştığından gittikçe kolaylaşıyor yolculuklar ve kısalıyor yollar. Elbette tek başına tatile çıktığımız günlerdeki gibi olmuyor; biz de arada ufak tefek sorunlar yaşıyoruz. Fakat Alaz’ın her yolculuk öncesi heyecanı, sevinci ve tatlı telaşı, onun da bu gezileri beklediğinin kanıtı. Üstelik geriye dönüp bakınca bu seyahatler de onun gelişiminin bir parçası; daha olgun, daha anlayışlı, daha özgüvenli, daha meraklı, daha girişken, daha dayanıklı şartların değişmesine karşı 17 aylık olmasına rağmen. Üstelik seyahatlerimizde daha bir mutlu! Bu yazımı okuyan bir kişi bile bir sonraki gezisine çocuğuyla gitmeye karar verirse, ne mutlu bana!
Ailenizle iyi yolculuklar!
Yazar : Deniz Özgül
Blog : www.gezginanne.com
0 yorum:
Yorum Gönder